"Gelişmekte Olan Ülkeleri Bekleyen Büyük Tehdit: Kalkınamadan Yaşlanmak" yayında!
"Gelişmekte Olan Ülkeleri Bekleyen Büyük Tehdit: Kalkınamadan Yaşlanmak" başlıklı görüş yazısı yayında!
Kontrolsüz nüfus artışının kaynak yetersizliği ve yoksulluğa yol açacağını savunan Malthusçu nüfus teorisi, teknolojik ilerlemeler ve çeşitli kalkınma stratejileri ile büyük ölçüde geçersiz kaldı. 20. yüzyıl boyunca ciddi ölçüde artan dünya nüfusuna rağmen verimlilik artışlarının yaşanması genel bir bolluk ve refah döneminin yaşanmasını mümkün kıldı. 21. yüzyılın ise “demografik yaşlanma yüzyılı” olacağı öngörülüyor.
Düşen doğurganlık oranları ve hızla yaşlanan nüfus hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde ciddi ekonomik ve sosyal sorunlara yol açıyor. Gelişmekte olan ülkelerde yüksek konut fiyatları, çocuk yetiştirmenin maliyetli olması gibi ekonomik faktörler çocuk sahibi olmayı caydırıcı yönde etkiliyor. Öte yandan bu ülkelerdeki gençlerin daha yüksek oranda “iş kaybı endişesi” yaşaması, “ne eğitimde ne istihdamda” yer almıyor oluşları finansal ve ekonomik güvencesizliği tetikleyerek ebeveynliğe geçişi zorlaştırıyor.
Genç nüfusun azalması girişimcilik ekosistemini ve aile şirketlerinin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Yaşlanan nüfusun ise iş gücü piyasasında dengesizliklere, kamu harcamalarında artışlara ve vergi gelirlerinde azalmaya neden olacağı tahmin ediliyor. Başka bir deyişle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bu demografik değişim; iş gücü arzında daralma, emek-yoğun sektörlerde iş gücü yetersizliği ve kamu maliyesi üzerinde artan baskılara neden olabilir.
Ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini sağlamak ve sosyal refahı desteklemek için geliştirilmesi gereken her ülkeye özgü nüfus politikaları ise gelecekte ülkelerin gündeminde önemli bir yer işgal edeceğe benziyor.
Yazının tamamına erişmek için buraya tıklayınız.