Şehirlerin Yükselişi: Küresel Şehirler Sahnesinde İstanbul
Hepimizin gündelik hayatında gözlemlediği gibi içinde yaşadığımız şehirler devamlı olarak değişiyor, dönüşüyor ve gelişiyor. Bugün yaşadığımız sokağın 10 yıl öncesini düşünsek bile eskisinden çok daha farklı olduğunu görebiliriz. Kırsal yerleşim yerlerinden daha fazla imkâna sahip şehirler bu gelişimi daha istikrarlı şekilde sürdürüyor.
Dünya nüfusunun yarısından fazlası artık şehirlerde yaşıyor. Dünya bankasına göre ise bu oran 2050 yılına kadar %70’e ulaşarak hızla artmaya devam edecek. Şehirler yalnızca kalabalık nüfusu beslemekle kalmıyor aynı zamanda ülke ekonomilerinin de kalbi işlevi görüyorlar. Bugün küresel gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) %80’inden fazlası şehirlerde üretiliyor. Bu devasa ekonomik üretim, şehirleri ülkelerin kalkınmasında ana motor haline getiriyor.
Tarihsel Süreçte Şehirlerin Dönüşümü
Şehirlerin ülkelerin kalkınmasında etkin rolü yeni bir hikâye değil. Şehirler tarih boyunca da hep insanlığın merkezinde yer aldı. Tarih kitapları, bizi binlerce yıl öncesine tarımın başlangıcıyla kurulan ilk yerleşim yerlerine götürüyor. Çatalhöyük gibi antik yerleşimler insanın göçebe hayattan yerleşik bir yaşama geçişinin ilk örneklerinden. İnsanlık tarihinin ilk büyük şehirleri ise yaklaşık 5000 yıl önce Mezopotamya’da doğdu. Verimli nehir vadilerinin sunduğu avantajlar bu şehirlerin ekonomik ve sosyal yapıyı dönüştürmesine olanak tanıdı. Şehirler artık sadece barınma yerleri olarak değil aynı zamanda kültürel, ekonomik ve siyasi merkezler olarak da işlev gördüler.
Venedik, Amsterdam gibi şehirler sanayi devrimi öncesinde deniz ticaretinin ve stratejik konumlarının etkisiyle dünya sahnesinde öne çıktılar. Bu şehirler arasında olan İstanbul, 16. yüzyılda yarım milyondan fazla nüfusuyla Akdeniz’in en büyük şehirlerinden biri oldu. Bu stratejik avantaj şehri önemli bir ticaret merkezi haline getirdi.
19. yüzyılda gerçekleşen sanayi devrimi ekonomik gelişimi tetikleyerek yeni sanayi şehirlerinin de ortaya çıkmasını hızlandırdı ve modern şehirlerin doğuşuna zemin hazırladı. Şehirlerin asıl yükselişi ise 20. yüzyılın sonlarına doğru yaşanan küreselleşmeyle başladı. Geride kalan yarım asırda şehirler küresel ekonominin ana aktörleri haline gelerek uluslararası finans, teknoloji ve inovasyonun merkezlerine dönüştüler.
Şehirde Yaşam: Avantajlar ve Zorluklar
Şehirlerde yaşamanın pek çok olumlu yönü bulunuyor. Özellikle büyük şirketlerin ve inovatif girişimlerin şehirlerde yoğunlaşması insanların ekonomik fırsatlara ve geniş istihdam olanaklarına erişimini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda şehirlerde kaliteli sağlık ve eğitim hizmetlerine rahat ulaşılması insanların yaşam kalitesini yükseltiyor. Müzeler, tiyatrolar ve parklar gibi sosyal ve kültürel zenginlikler ise şehir yaşamını daha çekici hale getiriyor. Bununla birlikte, şehirlerdeki gelişmiş toplu taşıma sistemleri şehir sakinlerine kolay ulaşım imkânı sunuyor. Ancak şehirler yoğun nüfusun getirdiği bazı zorluklarla da yüzleşiyor. Trafik yoğunluğu, altyapı eksiklikleri, sağlık ve eğitim hizmetlerinde aksaklıklar bu sorunların başında geliyor. Ayrıca hava ve gürültü kirliliği gibi çevresel problemler de şehir yaşamını olumsuz etkileyebiliyor. Buna karşılık şehirler akıllı şehir uygulamaları ve yeşil projelerle bu zorlukları aşmaya çalışarak yaşam kalitesini artırmak için sürekli bir dönüşüm halindeler.
Başka bir deyişle şehirleşme bir yandan insanlara pek çok fırsat sunuyor bir yandan da yeni problemler ve bunlara yeni çözümler getirilmesini zorunlu kılıyor. Bu süreç şehirler arasında büyük bir rekabeti de beraberinde getiriyor. Şehirler sadece nüfusu veya ekonomik gücüyle rekabet etmiyor. Aynı zamanda sürdürülebilirlik, yaşam kalitesi, güvenlik ve altyapı gibi faktörler de şehirlerin rekabet gücünü belirliyor. Yani şehirler sadece uluslararası şirketler için cazibe merkezi olmak yanında rekabet güçlerini artırmak için yaşam kalitesi, sürdürülebilirlik, sosyal ve kültürel zenginlik gibi faktörleri iyileştirmede de çözümler sunmak zorundalar.
Küresel Rekabet İçin Şehir Endekslerinin Önemi
Şehirler sadece bulundukları ülkenin değil, küresel ekonominin dinamiklerini de şekillendiren stratejik merkezler olarak ön plana çıkıyor. Küresel şehirlerin dünya ekonomisi ve sürdürülebilir kalkınmadaki rolü göz önünde bulundurulduğunda, bu şehirlerin performanslarının değerlendirilmesi büyük önem taşıyor. Şehirlerin küresel arenadaki konumunun belirlenmesi ve performansının değerlendirmesi noktasında küresel şehir endeksleri devreye giriyor. Bu endeksler belirli kriterlere odaklanarak şehirlerin ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan ne kadar gelişmiş olduklarını değerlendiriyor. Bu endekslerin değerlendirmelerinin her zaman objektif olmadığını ve bazı eksiklikler barındırdığını hatırlatmak gerekiyor. Ancak yine de şehirlerin küresel arenadaki rekabet gücünü değerlendirmek için bu endekslerden yararlanılıyor.
Şehirleri değerlendiren her bir endeks kendine özgü kapsam, metodoloji ve değerlendirme kriterleriyle öne çıkıyor. Bazı endeksler şehirleri daha kapsamlı bir şekilde değerlendirirken (küresel şehirler endeksi, küresel güç şehir endeksi vb.) bazı endeksler daha spesifik konulara (sürdürülebilir şehirler, akıllı şehirler endeksi vb.) odaklanıyor. Şehirler endekslerin belirlediği kriterler doğrultusunda puanlanıyor ve buna göre sıralanıyor. Her endeksin kapsamı değişiklik gösterdiğinden bazı endeksler 100 şehri değerlendirirken bazıları 1000 şehri kapsayabiliyor.
Şehirlerin rekabet gücünü artırmak için iş dünyası, eğitim kurumları ve hükümetler tarafından kullanılan bu endeksler, altyapı yatırımları, ulaşım ağları, dijital dönüşüm, sürdürülebilirlik gibi alanlarda şehirlerin performansını değerlendiriyor. Gelişmiş metropoller kadar gelişmekte olan şehirler de bu sıralamalarda kendilerini küresel ölçekte konumlandırarak yatırım çekme, yetenekli iş gücünü cezbetme ve marka değerini yükseltme stratejilerini geliştirme fırsatı buluyor.
Şehir performanslarının değerlendirilmesi ile şehirlerin güçlü ve zayıf yönlerinin ortaya konması, fırsat ve tehdit unsurlarının bilinmesi; yatırımcıların, politika yapıcıların ve kamuoyunun bilgilendirilmesi noktasında önem arz ediyor. Ayrıca endeksler, şehirlerin performanslarını analiz ederek bilinçli kararlar alınmasını ve şehirlerin uzun vadeli stratejilerini güçlendirmesini sağlıyor.
Seçilmiş Küresel Şehir Endekslerinde İstanbul, 2023
Kaynak: İTOSAM Küresel Şehir Endekslerinde İstanbul Raporu
Not: Parantez içi sayılar endeks kapsamında incelenen toplam şehir sayısını vermektedir.
İstanbul: Küresel Ticaretin ve Kültürel Çeşitliliğin Buluşma Noktası
Bir ayağı Avrupa’da diğeri Asya’da olan İstanbul sahip olduğu stratejik ve coğrafi konum ile binlerce yıldır ticaretin, kültürün ve medeniyetlerin buluşma noktası. Boğaz’ın iki yakasını birbirine bağlayan köprüler, sadece İstanbul’un iki yakasını değil, iki kıtanın ekonomik ve kültürel akışını da birbirine bağlıyor. Bugün uluslararası ticaret rotalarının kalbinde yer alan İstanbul, Türkiye’nin GSYH’sinin %30’unu üretiyor ve dünyanın dört bir yanından çok uluslu şirketlerin merkezlerine ev sahipliği yapıyor.
İstanbul’un bu güçlü ve dinamik ekonomik yapısı, sadece coğrafi avantajlarından kaynaklanmıyor. Şehrin dinamik iş dünyası, gelişmiş ulaşım ağları ve geniş uluslararası ticaret bağlantıları da bu yapıyı besliyor. Bunun yanında İstanbul’un önemi yalnızca ekonomik büyüklüğü ile de sınırlı değil. Tarihi, doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle İstanbul, aynı zamanda dünya çapında bir kültür ve turizm merkezi olarak da öne çıkıyor. Her yıl milyonlarca ziyaretçi, bu kadim şehri keşfetmek için dünyanın dört bir yanından İstanbul’a akın ediyor. İstanbul’un 2023 yılında yaklaşık 17,5 milyon turisti ağırlayarak dünyanın en çok ziyaret edilen şehri unvanını kazanması da bunu kanıtlıyor.
İstanbul’un Rekabetçi Konumu: Küresel Şehir Endekslerinde İstanbul
İstanbul, hızlı şehirleşme ve yoğun nüfus artışıyla birlikte birçok avantaj ve dezavantajı bir arada barındıran bir metropol olarak öne çıkıyor. Şehir; güçlü sağlık hizmetleri, turizm potansiyeli ve zengin kültürel etkinlikleriyle avantajlar sunarken aynı zamanda küresel bir finans merkezi olma yolunda Ar-Ge ve inovasyon merkezleriyle de ekonomik olarak önemli imkânlar sağlıyor. İstanbul’da artan yoğun nüfusla ortaya çıkan yoğun trafik, çevre kirliliği, emlak fiyatlarının yükselmesi ve yaşam maliyetinin artması gibi faktörler ise şehir gelişimini olumsuz etkiliyor.
İstanbul'un küresel konumunu daha derinlemesine anlamak, diğer büyük şehirlerle nasıl kıyaslandığını görmek için küresel şehir endeksleri önemli bir araç olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul Ticaret Odası tarafından 2021 yılında yayımlanan “Küresel Şehirler ve İstanbul” başlıklı rapor, şehrin dünya çapındaki yerini değerlendiren kapsamlı ve önemli bir çalışma. Ancak şehirlerin dinamik yapısı, sürekli bir yenilenme ihtiyacını doğuruyor. Ekonomi, teknoloji, yaşam kalitesi ve sürdürülebilirlik gibi alanlarda hızla değişen dünyada, şehirlerin pozisyonu da her yıl yeniden değerlendirilmeyi gerektiriyor.
Bu ihtiyaçtan yola çıkarak “Küresel Şehir Endekslerinde İstanbul” başlıklı İTOSAM raporumuz bu yenilenme gereksinimine yanıt vermeyi hedefliyor. Raporda, İstanbul’un küresel şehirler arasındaki yeri 22 farklı endeks kapsamında değerlendirilirken şehrin güçlü ve zayıf yönleri detaylı bir SWOT analizi ile sunuluyor. Rapor, İstanbul’un rekabet gücünü artırabilecek fırsatların belirlenmesi, şehrin karşılaştığı tehditlerin ortaya konması ve gelecekte hangi alanlarda gelişme göstermesi gerektiğine dair stratejik bir yol haritası çiziyor.
Aynı zamanda rapor, bu endekslerin hangi temaları ele aldığını, hangi göstergeleri kullandığını ve nasıl bir metodolojiye dayandığını açıklıyor. Düzenli aralıklarla güncellenmesi planlanan bu çalışmamızla İstanbul’un hangi göstergelerde iyileşme kaydettiğini ve hangi alanlarda daha fazla güçlenmesi gerektiğini tespit ederek, şehrin küresel rekabet gücünü artıracak politikalar üretilmesine katkı sunmayı hedefliyoruz.
İstanbul’un Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında merkezi bir yerde olduğunu ve bu endekslerin ortaya koyduğu tablodan çok daha büyük potansiyelinin olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda, İstanbul’un küresel arenada daha güçlü durması ve rekabetçi bir şehir olması; nüfus artışına bağlı olarak ortaya çıkan trafik sorunu, çevre kirliliği, emlak oranlarındaki artışı, hava kirliliği gibi yaşam kalitesini düşüren problemlere karşı strateji geliştirilmesini zorunlu kılıyor. İstanbul, küresel şehirler arasında dikkat çeken bir metropol olsa da bu zayıf yönleri şehirdeki yaşamı olumsuz yönde etkileyerek dış göç vermesine neden oluyor. Daha çözüm odaklı, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar kararlı biçimde uygulandığında İstanbul, bugünkü rekabet gücünden çok daha fazlasına sahip olabilir. Şehrin yaşam kalitesini iyileştirecek ve sorunların tespit edilmesini sağlayacak politikalar geliştirilmesi için bu konu gündemimize kalmaya devam edecek.
Referanslar
Şevket Pamuk, Osmanlı-Türkiye İktisadı Tarihi 1500-1914, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2007)
Simon Curtis, Global Cities and Global Order, (Oxford: Oxford Üniversitesi Yayınları, 2016)
TÜİK, “İl Bazında Gayrisafi Yurt İçi Hasıla, 2022” Erişim Tarihi: 20.05.2024